Abdulhamit ALBEZ


BAŞKAN DÖKTÜRMÜŞTE, DÖKTÜRMÜŞ!

KARA KUTU


Her ilkeli, şahsiyetli duruş…

Her kararlı adım…

Sevenleri ve saygı duyanları artırırken beraberinde yeni fitneleri de getirme potansiyeline sahiptir. 

Derin üzüntüler, büyük sevinçler, zorlu günler hep gelip geçer, geriye sadece tavırlar ve ithamlar hafızada kalır. 

Kimse kimseyi hor görmeden, küçümsemeden, samimi ve saygılı olmaya özen göstermeli, en önemlisi de Hasbi olmalıdır.

Hele hikayesi yeni başlayanlar, değer üreterek iyi niyetle yol almalılar.

Bilinmelidir ki hayat yolu imtihanlarla doludur. Birbirinden zorlu engeller, ağır hileler, cazip teklifler ve yıkıcı fitneler, nefse ağır gelecek durumlar hep pusuda fırsat bekleyecektir.

Kalıcı yolculuk; Samimi ve şeffaf olmayı gerektirir, meseleleri içinde tutmadan söylemeyi, anlatmayı ve dinleyip kavramayı gerektirir. 

İşte tüm bunları aştıktan sonra artık sınanmış dostluktan ve kadim kardeşlikten bahsedebilirsiniz.

 

Çok hoşuma gitti…

Ben de köşeme aldım!

Mustafa Çetin…

Kapaklı Belediye Başkanı…

BİRAZ SİYASET BİRAZ NASİHAT 

Başlığı verdiği bu yazıyı…

Dün sosyal medya hesabından…

Paylaşmıştı!

Dikkatimi çekti!

İlk başta…

Çok bir anlam veremedim!

Neden?

Gazeteciyiz ya…

Mutlaka…

Her şeyin altında, bir şey…

Aramam lazım!

Acaba niye?

Diye…

Merak aldı beni!

Vahap Akay, bir paylaşım mı yapmıştı?

Ona mı cevaptı!

Baktım, bulamadım!

Başkan durduk yere niye yazdı?

Bir türlü bulamadım işte…

 

Başlığa bakıyorum…

Siyaset ve nasihat diyor!

Ama…

Niye ve kime?

Fotoğrafa bakıyorum…

Çerkezköy Belediye Başkanı Vahap Akay var!

Bir de…

Kendisi…

Durup dururken de olunca…

Biraz kafam karıştı!

 

Neyse…

Sonuçta…

Müdavimlerim bilir!

Birkaç kez…

Derviş gibi adam diye yazdım!

Ha derviş…

Ha şair…

Ha da gönül insanı…

Aynı membadan beslenmiş!

Mustafa Çetin…

İçten yazmış…

Seçim bitti, dostluk zamanı demiş!

İnce, zarif adam nihayetinde…

Döktürmüş valla!

Ben kıymetli buldum…

Sizlerin de…

Dikkatinize sunmak istedim!

Dostluk adına…

Güzel…

Amma ve lakin…

Derinliği de var, şüphesiz!

Orasını da…

Artık…

Herkesin irfanına havale edelim…

Mustafa Çetin'in paylaşımının fotoğrafını…

Yazımın sonuna bırakıyorum!

Çünkü…

Buraya bırakınca…

Yazı bitti diye…

Devamını okumayanlar oluyormuş!

Meraklıları…

Köşenin sonunda bakabilir!

 

***

Dünkü yazım…

Benim arşive kurban gitti!

Yazamadım!

Benim küçük bir arşivim var!

Küçük dediysem…

Yüzlerce kitabın olduğu…

Binlerce gazete…

Gazete küpürünün olduğu…

Bir arşiv!

Özel eşyalar…

25 yıllık gazetecilik yaşantımın…

Arşivi…

Fotoğraflar var tabii…

Şimdiki gibi dijital değil!

Karta basılmış…

Haber fotoları…

Neyse…

İşte…

Uzun süredir gözüme takılan şeyler vardı!

Azıcık toparlayayım dedim…

Takılıp kalmışım!

İçinden çıkmak ne mümkün!

Nihayetinde de…

Bir kitap ilişti gözüme…

20 yıl önce okumuştum!

Kamuran İnan’a ait…

Özal’lı yıllarda…

Maliye Bakanlığı yapmıştı!

Devlet Bakanlığı filan da yaptı!

Ancak…

Onu daha çok…

Maliye Bakanlığı’ndan hatırlarız!

İçinizde…

Hatırlayanlar olmuştur!

Düzgün…

Dürüst bir siyasetçiydi…

Şimdilerde…

Benzerini bulmak…

Hayli zor!

 

İşte…

Kamuran İnan’ın kitabı…

Elime geçince…

Dayanamadım, okudum!

Yıllar öncesinden…

İçeriğindeki anlamlar aklımdaydı!

Görünce…

Kafamda şişek gibi çaktı!

Çok hoşuma giden bir kitaptı!

Güzel, öğüt ve nasihatler…

Vardı!

Dayanamadım…

Okumaya başladım!

Bitirince…

Gece yarısı olmuştu! 

 

Sevdiğim bir sözü var…

Kamuran İnan, kitabında!

Diyor ki…

İnsanın olduğu yerde…

Yolsuzluk vardır!

Dikkat edin!

İnsanın olduğu yerde…

Yolsuzluk vardır!

Şu insan, bu insan…

Diye ayırt etmiyor!

Sonra…

Mühim olan…

Yolsuzluğa karşı…

Aldığınız tedbirlerdir!

Kurduğunuz sistem…

Diyor!

Yolsuzluğa…

İmkan tanımayacak şekilde…

Olmalı!

Kamuran İnan!

Böyle söylüyor kitabında!

 

Evet…

Öyle bir sistem ki…

Kişilerin…

Şahısların…

Bir önemi olmayacak!

Kimi, koyarsanız…

Sistem…

Yapı…

Düzenini koruyacak…

İşleyişini…

Sürdürecek!

 

Nerde o güzel günler…

Dedim kendi kendime…

Biz hep birilerinden…

Medet umarız!

Şeyh’ten…

Hacı’dan…

Hoca’dan…

Abi’den…

Baba’dan…

Amca’dan…

Dayı’dan…

Hala’dan…

Dayımız varsa…

Adamımız varsa…

İşimiz kolaylaşıyor!

 

Böyle bir sistemiz var işte…

Kamuran İnan’ın dediği…

Kurulmadı henüz!

 

Bir yerde de diyor ki…

Devlet Bakanlığı dönemi…

Madenler Kamuran İnan’a bağlıymış…

Maden Tetkik Arama…

Diyor ki….

Bir baktım ki…

80 tane mühendis…

İzmir’de…

Batman’da…

İki tane bile yok!

Adamını…

Amcasını…

Dayısını bulan…

İzmir’e yerleşmiş!

 

Hemen bir karar çıkarttım!

Genelge yayımladım!

Havuz oluşturup…

Personel havuzu…

Buradan…

Doğu illerine atamalar…

Diyor ki…

Kararın üzerinden bir gün geçmedi!

Telefonlarım susmak bilmiyor!

Milletvekilleri…

Bakanlar dahi arıyor!

Filanca mühendis, falanca şahıs…

İzmir’de kalsın!

Ben hangi birisine ayrımcılık yapayım!

Dedim ki…

Bu ülke batıdan oluşmuyor!

Doğusuyla, batısıyla bizim!

Ve hepsi kutsal…

Doğu’da görev yapmak istemeyen…

Buyursun istifa etsin!

 

Şimdilerde…

Duyuyorum ki…

Çerkezköy’de…

Okullarda…

Atamalar varmış!

Müdürlükler, yardımcılıkları…

Filan…

Meğer sendika bu işe de el atmış!

Öyle diyorlar!

İddialara göre…

Sendikanın…

‘Adamları’….

Beğendikleri okullara…

Gidiyormuş!

Olmayanlar…

Gidemiyormuş…

 

 

Bitirken…

Size bir şey söyleyeyim mi?

Bakan Bey…

Kitabın sonunda…

Şunu diyor!

Çok uzun süre dayanamadım!

Başbakan bile müdahale etti!

Kamuran İnan’ı da yemiş bir sistemiz var!

Anlayacağınız!

40 yıllık düzen…

Bozulmuyor?

Yine de…

Ümit fakirin ekmeğiymiş!

Bel ki…

Bu kez…

Sendikası olan değil de…

Hak edenler…

Olur!

Bilmem anlatabildim mi?