Abdulhamit ALBEZ


MEFHUM-U MUHALİFİ NEDİR ANLAMADI!


Hafta başında, kısmet olursa, yine çok özel yazılar geliyor...

Dikkat ederseniz, son 15 gündür hayli önemli mevzuları açık ettik!

Hem ben...

Hem de gazetem, Trakya Flaş Haber...

Kamu adına, sizler adına görevimizi hakkıyla yaptığımızı düşünüyorum!

Bilmem haksız mıyım?

Bu arada, söyleyeyim ki birilerinin içi yangın yeri!

Bu kadar telaşa, bu kadar alevlenip saldırmaya ne hacet?

Anlamıyorum!

Yazılanı edeni, iftira diye savuşturmaya çalışırken...

Bol bol da iftira atmak, meşreplerinde varmış!

Ben habercilik yapıyorum, bunlar benim şahsıma saldırıyor!

Seçim üzeri de yapıldı!

Neyse, mesleğin cilvesi diyelim...

Demiş ya it ürür kervan yürür!

Biz işimize bakalım...

Bugüne kadar 10 binden fazla haber yazmış, bine yakın makale, köşe yazısı kaleme almış biri olarak, alışığım!

Bu arada...

Yeni şeyler var!

Duymadıklarınızı, duyuracağım...

Azıcık merak edin...

Yarını bekleyin!

Bugün malum pazar...

Hafif mevzu, ancak yine düşündürücü, yine eğitici...

Şöyle ki...

Duymuşsunuzdur...

Eğitim fakültesini bitirmiş, kadrosuzluktan öğretmen olamıyor!

Hani `atanamayan öğretmenler` var ya...

Ya da ne bileyim, üniversite bitirmiş pazarcılık yapıyor...

Fakülte diploması var, garson!

Örnekleri çoğaltabilirsiniz...

Düşünün İletişim Fakültesi`ni  bitirmiş, söz de gazeteci olmuş ama nalburda çalışıyor!

Ne acı değil mi?

Hele gazeteciyim diye üç ay dahi çalışmadığı, tanımadığı yer de...

Çevresini tanımadan, kültür, bilgi, birikim edinmeden...

Sağını, solunu, önünü, arkasını görmeden!

Bir bardak çay bile içmediği kişiler hakkında...

Birilerinin dolmuşu ile...

Kendime yer edineceğim diye...

Ne dediği anlaşılmayan şeyler yazmak!

Çok daha acı!

Geleyim sadede...

Seçim üzeriydi, 31 Mart yerel seçimler öncesi...

Biz dört buçuk yılın bilançosunu çıkarsın...

Halka hesap versin diye...

Belediye başkanlarına, siyasilere sorular sorarken...

Kutsal ittifak, yazdıklarımızı çürütemeyince şahsımıza saldırmaya başladı!

İftiranın, bini bir para...

Bu arada...

Henüz yolun başında bir kardeşimizi bana saldırttılar...

Kendileri yetmezmiş gibi!

Söz de...

Benim köşeme verdiğim isimle dahi kafa buldu!

Sözde diyorum, çünkü cehaletini sergilediğinin farkında dahi değildi!

Kara Kutu ya buranın adı...

Mefhum-ı muhalifini bilmeden...

Mecaz nedir, anlamadan...

Dedim ya henüz yolun başında...

Kara çalacak ya...

Kara Kutu`nun, lafzi anlamıyla işaret ettiği manayı karıştırdı!

Oysa, kafası bassaydı herkesin bildiğini...

Taksicilik yapan bir esnafın dahi...

(Ki, böyle bir okurum var, ara ara sorar `Kara Kutu` yarın neyi açıklayacaksın?)

Evet, mesleki tecrübesi, görgüsü, eğitimi yetseydi...

Uçaklardaki kara kutudan yola çıkarak...

Herşeyi kaydeden, o değerli cihazdan yola çıkarak...

Gerçeklerin ortaya çıkmasını sağladığı için mecaz yapıldığını anlardı!

Anlamadı!

Şimdi nalburda çalışıyor...

Anlasaydı...

Büyüklerine saygı duyar, yıllarca emek verip okuduğu mesleği icra ederdi!

Ne diyeyim, istihdam sahası yok, mezun çok!

Yapacak bir şey de yok!