Abdulhamit ALBEZ


BEN KAÇTIKÇA FOTOJENİK KOVALIYOR

KARA KUTU


Yakında müjdeyi vereceğim…

Fotojenik Başkan’a…

Kötü haberlerim olacak!

Cümle olmadı galiba…

Şöyle düzelteyim!

Müjdeyi sizlere vereceğim!

Kötü haberler…

Kamil Çetintaş’a olacak!

 

Aslında…

Kötü haberlerle birlikte…

Yazayım dedim…

Amma ve lakin…

Fotojenik Başkan peşimi bırakmıyor!

Neden mi?

Şöyle ki…

Geçen gün…

Bir dost aradı…

Siyasi biri…

Adını yazmayayım şimdi, ayıp olmasın!

İzin almadım, çünkü!

Bir de…

Zaten çok tanınan biri değil, tanımazsınız!

Yeni yüz…

İşte bu dost telefonda…

Görüşmek istedi, çay içelim dedi…

Ben de…

Bir iki saat sonra olur dedim…

Yok dedi İstanbul’a gideceğim, hemen…

Dedim valla karnım aç…

Yemek ısmarlarsan olur!

Tamam dedi gel…

Kalktım gittim…

Bana dedi ki…

Dur sana köfte ısmarlayayım…

Bir yer biliyorum, köftesi harika!

Gittik birlikte…

Gittik gittikte…

Nereye gittik biliyor musunuz?

Bizim, fotojenik başkanla anılarımız olduğu köfteciye…

Müdavimlerim bilir, köfte meselesi…

Yazmıştım!

Neyse, devam edeyim!

Köfteci de oturunca…

Dedim ben buraya çok geldim!

Başladım, fotojenikle anılarımıza…

Hem köfte yedik, hem anıları anlattım!

 

 

Dedim ya…

Fotojenik peşimi bırakmıyor!

Tesadüfen gittiğim köfteci bile bana onu hatırlattı!

Üstüne…

Cumartesi günü…

Ahmet Çetin’in oğlu Atakan Çetin’in düğünü vardı!

Bir kez daha tebrik edeyim…

Allah mesut ve bahtiyar etsin, bir ömür boyu!

İşte…

Ben de düğüne gitmiştim!

Eyvah ki ne eyvah!

Kamil Çetintaş düğüne gelmemiş!

Başka düğüne gitmiş!

Onun yeri bana kaldı!

Düğün boyunca…

Fotojenik başkanın yerinde oturdum iyi mi?

Müjdelerden önce…

Bir işaret midir?

Nedir?

Bu arada…

Kötü haberler dedim ya…

Evet…

Bir tane değil…

Birkaç tane…

Hem de…

Ne kötü haberler…

Ben ona demiştim ki…

Yüzün arıyla git!

Başına iş açarak gidecek!

Siz şahitsiniz!

Defalarca uyardım!

Benim hiç suçum günahım yok!

Öyle değil mi?