Yunus gibi...
Ne varlığına sevinirim ne yokluğuna üzülürüm.
Nazım gibi...
Kalbimde kalbine yok bile kinim...
Bence artık sen de herkes gibisin...
Aslında böyle başlayıp....
Bazen bir fırtına çıkar...
Eser, savurur!
Dibindekileri...
Fersah fersah ötelere...
Kilometrelerce uzaktakileri de dibine getirir!
Böyle devam edecektim!
Amma ve lakin...
Cuma günü bir okurum, takipçim...
Dedi ki...
Niye Osmanlıca kelimeler kullanıyorsun!
Türkçe kullan!
Daha net yazsan!
İşte bu yüzden, ey okur!
Bugünün konusu değişti!
Dil bilimci değilim...
Ancak...
Bence, dil kullandığın kelimelerden ibarettir!
Kelime dağarcığın genişse, dilin zengin!
Değilse, fakir!
Ki...
İnsan, kelimelerle düşünür...
Dedim ya ben dil bilimci değilim!
Edebiyatçı da değilim...
Gazeteciyim, hatta haberciyim!
Herkes bilmeyebilir, bilenler bilir ki...
Yazdıklarımda...
Zaten...
Kelimelerin anlamını, manasını da o yazı içinde veriyorum!
Aslında çok açık ve net yazıyorum!
Lakin sayın okurum...
Net kelimesi de...
Türkçe değil, Fransızca kökenli...
Sade desem o da Fars kökenli...
Yalın diyelim, bu da çok oturmuyor!
Yalın, Türkçe...
Düşünsenize, daha yalın yaz diyorsunuz!
Kaç kişi `Daha yalın yaz` der?
Neyse....
İşin aslı şu ki...
Yalın, sadece, net, açık...
Her birinin manası kullandığın cümleye göre doluyor zihne...
Demem o ki...
Yazdığım, kullandığım kelimelerin her biri...
Bu topraklarda, yüzlerce yıl, uzun yıllardır kullanılan kelimeler...
Çok yadırgamayın!
Kaldı ki...
Dil, iddiamız yok!
Biz, kendi üslubumuzca habercilik yapıyoruz!
Geleyim sadede...
Önümüzdeki günlerde hareketlilik hayli fazla olacak...
Seçimler geliyor, haberiniz olsun!
Hem de ne seçimler...
Tek tek yazacağım bunları...
Kulisler, sıcak...
İlginç gelişmeler var!
Saflar sıklaşırken, çizgiler de belirginleşiyor!
Yunus`tan girip Nazım`dan çıkmamın hikmeti ise...
Yola çıktıklarını, yolda bulduklarıyla değişenlere....
Ve bir de...
Söz verip, söz verip...
Hep göz boyayanlara...
Yazacaklarım var, bekleyin!
Biliyorum, çok özlediniz!
Bence de...
Artık vakit doldu!