Abdulhamit ALBEZ

Tarih: 16.10.2021 21:08

MAHKEME?

Facebook Twitter Linked-in

Sene?

1999-2000

Bu yıllar arası?

Tuhaf?

Haftada üç gün, karakoldayız, adliyedeyiz?

Şahsen?

Haftada bir kez gitsem, kendimi boşlukta hissediyorum!

Sadece ben değil?

Şefim, yazı işleri müdürüm, genel yayın yönetmenim?

Cümbür cemaat?

Bir şekilde gidiyoruz!

Öyle alıştım ki?

Bir gün?

Gazeteci bir arkadaş, yolda gördü beni?

Televizyoncuydu?

Üstelik, emniyet, adliye muhabiri?

Neredeyse, polislerle yatıp kalkıyor!

Dedi ki?

Yakalama kararın varmış!

Polis, arkadaşlar seni arıyor!

Demişler ki?

Görürsen, söyle bize uğrasın!

Allah allah!

Ulan, zaten haftada üç gün gidiyoruz?

Bu nasıl yakalama kararı!

Ne zaman çıktı, beni nasıl bulamadılar?

Kafam karıştı!

Duyduktan sonra, işi gücü bırakıp emniyete koştum!

Basın Büroya girer girmez, beni arıyormuşsunuz dedim!

Hoş geldin, az bekle gidelim, savcı bey seni istiyor!

İkinci kez Allah Allah?

Ulan, ne halt ettim, yakalama kararı çıkmış!

Zaten, zırt pırt ifade veriyoruz, polise?

Bir tebligatta gelmedi?

Ne iş?

Neyse?

Nihayet, sivil polislerin sivil araçlarına binerek adliyeye gittim!

Basın Savcısı?nın odasına gittik?

Kapı açık, önünde bekliyoruz!

İçeriye girip çıkan, siviller var?

Polisler, tanıdık olunca, beni kapıda bırakıp gitti!

Hoş, kaçacağım da yok!

Zaten, ayağımla gitmişim!

Kapıda bekliyorum?

Kapı açık, içerde bir vatandaş var!

Bu arada belirteyim?

Daha önce bu basın savcısını hiç görmemişim?

Ama ismi meşhur?

Gazeteciler arasında, çok biliniyor?

Ve herkes tırsıyor!

Kendisiyle hiç tanışmamıştım ama namını duymuştum!

Elbette şimdi ismini vermeyeceğim!

Sonraki yıllarda, Yargıtay üyesi dahi olmuştu, bizim meşhur savcı!

Dedim ya?

İsmini duymuş, ama kendisiyle tanışmamıştım!

Gazeteciler arasında, korkulan adam olduğu için?

Yüreğim hop hop ediyor!

Acaba ne ettim?

Bana yakalama kararı çıkmış!

O zaman daha toyumda?

20?li yaşlar?

Kapı açık, önünde bekliyorum dedim ya?

İçeriden biri çıkınca, benim önüm sıra bekleyen vatandaş girdi!

Ondan sonra ben gireceğim?

Kapının ucundan içeriye eğildim, göz ucuyla bakıyorum!

Bakmaz olaydım!

İçeri giren vatandaş, elleri arkada girmişti?

Savcı Bey, bir bağırdı ki?

Neredeyse, adliye inledi?

İndir lan ellerini?

Anladınız, artık ne dediğini?

Beni bir telaş aldı?

Kendi kendime dedim ki?

Ulan, şimdi bu bana da sert çıkarsa?

Ne yapacağım!

Ben de?

O dönem, acar, fırlama bir muhabirim!

Öyle, laf altında kalacak biri de değilim!

Dilimi tutan biri değilim!

İçten içe, kendime dedim ki?

Bu bana bir şey der, ben de ona cevap veririm?

Sonrası?

Tamam işte?

Geceyi nezarette geçiririm!

Çünkü?

O dönemler, savcıların sorgusuz sualsiz 48 saat bekletme yetkisi vardı?

Derken?

İçerdeki vatandaş çıktı!

Sıra bana geldi?

Ufak ufak adımlarla girdim içeri?

İki üç adım girmiştim ki?

Savcı döndü, göz göze geldik!

Savcım, ben Abdulhamit Albez?

Beni arıyormuşsunuz?

Tabii?

Bu sözleri derken?

Azıcık çekine çekine dedim!

Ben daha sözü bitirmeden?

Abdulhamit Albez, derdemez?

O korkulan, o efsane savcı demesin mi?

Abdulhamit Bey, buyur otur!

Ne içersin?

Oooo?

Ben de bir gevşeme?

Bir rahatlama?

Dedim tamam, yırttık!

Bir anda, kendim oldum!

O, ukala gazeteci geri döndü?

Savcım, işim gücüm var, polisler seni arıyoruz deyince geldim!

Niçin arıyorsunuz?

Kalktı yerinde, dosyaları karıştırdı karıştırdı?

Sonra?

Sonrası bomba!

Önemli değil, ben sonra hallederim?

Sen ne içiyorsun?

Meğer, savcı bey beni merak ediyormuş!

Beni görmek istemiş!

Tanışmak istemiş?

Çünkü?

Öyle haberler yapıyorum ki?

Şehir zıplıyor!

Basın Savcısı da her gün gazeteden okuyor, bu haberleri tabii

Derken?

Benimle, tanışma merakı almış?

Polislere haber salmış, bir de yakalama?

Fıkra gibi?

 

Niye bu hatıratı anlattım?

Şundan?

 

Kamil Çetintaş?ın zırt pırt ?Mahkemeye verdim? demesi?

Yahu?

Defalarca sordum!

Rezilliği diz boyu olmuş!

Hala, ilçe başkanıyım diye ortalıkta geziyor!

Zerre kadar, yaptığı, bu kepazeliklere izah getirmiyor!

Orada burada?

Beni mahkemeye verdiğini söylüyor!

Sanırsınız?

Bizim soruların cevabı, mahkemeye verdim demek!

Tamam, utanma yok!

Tamam, ar da yok!

İyi de?

Alem kör, sersem, salak, ebleh, ahmak mı kardeşim?

Oturmuşsun, bir koltuğa?

Kendini cihan padişahı sanıyorsun!

Herkes herkesi, şikâyet edebilir!

İki satır yazıya bakıyor?

Savcılığa şikâyet ettim deyip duruyor!

Yok mahkemeye verdim diyor!

Verirsen ver?

Zaten ver dedim, hiç mi utanma yok sende hala demeç veriyorsun!

Mahkemeye gidince, bunları da inkar etmezsin umarım!

Sünnetçi korkusu mu salıyorsun?

Yoksa?

Ben bunu dersem kendimi kurtarırım diye mi düşünüyorsun!

Mahkemeye vermen ayrı bir şey?

Senin, yediğin herzeler ayrı şey?

Diyelim sen şikayet ettin, biz ifade verdik, dava açıldı, dava görüldü, en sonunda ceza aldım!

Seni kurtaracak mı?

 

Sen onları yaptın mı yapmadın mı?

Ses kaydı peşine düştüğüne göre, yaptığın zaten aşikâr!

Çık özür dile, başını da önüne ey?

Bu kadar kepazelik, sonrası hala ortada geziyorsun ya?

Çerkezköy tarihi seni nasıl yazacak, vakti gelince?

Onu da ben yazacağım!

Anladın!

Orada burada, gidip gidip mahkemeye verdim!

Nedir bu ya?

Sen kimsin?

Mahkemeye verince, haklı mı oluyorsun?

Önüne gelene, AK Parti ilçe başkanlığını kullanarak, baskı yapacağını mı sanıyorsun!

Nesin kardeşim sen?

Kimsin?

Bir dönem peşimden koşarken iyi idi?

İki satır yazayım diye, senden bahsedeyim diye, yalvarıyordun!

Sonra ne oldu?

Aklınca, el işareti yapacaksın!

Birileri atlayıp, açık edince de tutuşacaksın?

Çok yakında, o işareti sana nasıl iade ettiğimi göreceksin!

Ne diyeyim?

Utan azıcık!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —