Abdulhamit ALBEZ

Tarih: 30.10.2023 21:34

YA CEHALET YA İHANET İKİSİNDEN BİRİ...

Facebook Twitter Linked-in

Her vasıta ile cepheden haber almaya çalışıyordum.

Muhafız Kumandanı Asım Bey’i sık sık Saray’a göndererek, sahih (Doğru) malumat (Bilgi) almak için çırpınıyordum!

İşte bu sırada, rabbime şükürler olsun ki, ummaya bile cesaret edemediğim zafer haberi ulaştı.

Düşman, tasını tarağını toplamış, askerlerinin yarısını denize, yarısını gemilerine dökerek Çanakkale önünden çekilip gitmişti.

Bu büyük zaferi, Mustafa Kemal Bey adında bir miralay (albay) kazanmıştı!

Allah, devletime hizmeti geçenlerden razı olsun!

Uzun bir müddet sonra oğlum Abid Efendi, benimle konuşurken, bu Mustafa Kemal Bey’le tanıştığını söyledi. 

Sonradan paşa olmuş. 

Hem de burada Beylerbeyi Sarayı’nda tanışmışlar! Teaccüp ettim. (Şaştım) 

Burada ne arıyormuş dedim?

Yüzbaşı Salih Bey (Bozok) arkadaşı. Cevabını verdi.

Ara sıra arkadaşını görmeye geliyormuş. Abid Efendi ile de bu münasebetle dost olmuşlar!... 

Hatta Mustafa Kemal Paşa, kendisine iki ceylan yavrusu hediye etmiş.

Bundan memnun oldum. Devletimizin yüzünü ağartmış bir Paşa’nın Abid Efendi’ye yakınlık göstermesi, bir şahsiyeti olduğunu anlatıyordu.

Oğluma, münasip bir mukabelede bulunmasını hatırlattım. 

Biraz vakti halim olsa, ‘Bir altın saat’ diyecektim ama, hem dedikodusundan çekindiğim, hem oldukça müzayka (geçim sıkıntısı) içinde olduğum için bir şey söylemedim. 

Bir daha arkadaşına gelecek olursa, haber ver, ben de göreyim, demekle iktifa ettim. 

Gerçekten bir defa daha gelmiş, bana haber verdiler. Sırtında bir pelerin vardı ve arkadaşına veda ediyordu. 

Uzaktan yüzünü iyice seçemedim ama, sıradan askerlere benzemiyordu. Tehlikeli bir sükûneti vardı.

Enver Paşa’nın kendisinden niçin çekindiğini o zaman anladım.

Bunu, Talat Paşa tutuyormuş! 

Bunlar küçük şeyler!...

Çanakkale’de İngiltere, Fransa gibi iki büyük devletin ordusunu ve donanmasını durdurdu, yüzgeri ettirdi ya, bana lazım olan odur!

Muvaffakiyeti için dua ettim.

 

 

Cumartesi günü yazdım!

Cumhuriyet Bayramı için…

Cumhuriyetimizin 100. Yılı geliyordu…

Yazarken…

İçimden geleni yazdım!

Öyle bir yazı çıktı!

İsteyen tekrar okusun!

Bir önceki yazım…

Peşinden…

Bir vatandaş!

Vatandaş diyorum ama…

Tanıdığım biri…

Niyeyse…

İtiraz etti!

Çünkü…

Fesli bir adam vardı ya…

Öldü gitti…

Öldü de…

Daha da fazla milleti zehirleyemedi!

İşte o adam da…

Bunları kabul etmezdi!

Bütün bunlar…

Sultan Abdulhamit’in hatıratlarından…

700-800 sayfa kitap tarattı bana…

Cumartesi günü yazdığım yazıya…

Yorum yapan arkadaş!

Diyor ki…

Sultan Abdulhamit tahtta değildi…

Biz tahta mı diye yazdık!

Yukarıda okudun değil mi?

Atatürk işin içinde olunca…

Niye rahatsız olur insan…

Anlamış değilim!

Bak azizim…

Sana tek bir şey söyleyeceğim şimdi!

Övmeye, atıp tutmaya gelince…

Sultan Abdulhamit’den büyük padişah yok değil mi?

Peki…

Kendi yorumunla…

Sultan Abdulhamit’i…

Beygirci başı yapmışsın yahu!

Atatürk’e düşmanlık edeceğim diye…

Cennet mekan Sultan’ı da…

Yerin dibine sokmuşsun!

Hiç utanman yok mu senin?

33 yıl bir imparatorluğu idare edeceksin!

Sonra…

Bir Saray’da…

Kör, sağır, dilsiz oturacaksın!

Öyle mi?

Zekanız bu kadar kardeşim!

Abdulhamit’in kurduğu istihbarat ağı…

Belki de…

Şu anda…

Dünya da yok!

Yalnız…

Vehimleri yüzünden…

Kendine etmiş edeceğini…

Bunu da atlamamak lazım!

Ajanın, ajanının, ajanın, ajanı da…

Biraz fazla…!

 

Neyse uzatmayayım…

O kadar sayfa kitabı…

Yeniden okudum…

Nihayet…

Buldum o bölümleri…

Yukarıya yazdım!

Anladım mı sevgili arkadaş…

Nerede nasıl geçtiğini…

Nasıl Sultan Abdulhamit’in…

Atatürk’e teşekkür ettiğini…

Okudun değil mi?

Altını çizelim bunun evvala!

 

Burada yok ama…

Başka bir kitapta…

Atatürk diyor ki…

Benim söylediklerim de…

Akla, mantığa, ilme…

Muhalif şey…

Görürseniz!

Benim söylediklerimi değil de…

İlmin, aklın…

Dediğini yapın, uyun!

 

Fesli gibiler…

Sözde tarihçiler…

Bunları kabul etmiyor!

Zorlarına giden…

Sultan Abdulhamit'in Atatürk’e teşekkür etmesi mi?

Atatürk’ün, bu densizlere…

Vatan bırakması mı?

Bilmiyorum!

 

 

Atatürk’e düşmanlık…

Bence…

Şudur!

Çanakkale’de kurşuna koşan…

250 bin şehide vefasızlıktır!

Allahuekber’ de…

Tek kurşun atmadan…

Şehit düşenlere…

Vefasızlıktır!

Fransızları…

Güneyden söküp atan…

Ecdadımıza…

Binlerce şühedaya…

Vefasızlıktır!

Atatürk, işte…

Bütün…

O vatan kahramanlarının…

Şahsında vücut bulduğudur!

Atatürk’e terbiyesizlik edince…

O kahramanlara da…

Terbiyesizlik etmiş olursun!

Nokta.

 

Son söz…

Atatürk düşmanlığı…

Abdulhamit’e hakaret bile ettiriyor!

İşte…

Sevgili dostlar…

Bütün bunların…

İki neticesi var!

Ya cehalet…

Ya da ihanet!

Haksız mıyım?

İkisinden biri…

Ama hangisi?

Siz söyleyin!

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —